Boşanma Davasında Kusur Oranının Maddi ve Manevi Tazminata Etkisi

boşanma davası

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2015/24807 K. 2016/11194 T. 7.6.2016

• BOŞANMA DAVASI

( Tarafların Eşit Oranda Kusurlu Bulunarak Davanın Kabulü Doğru Değil İse de Az Kusurlu Eşin Boşanmaya İtirazı Hakkın Kötüye Kullanımı Niteliğinde Olduğu ve Bu Nedenle Boşanma Kararının Sonuç Olarak Doğru Bulunduğu )

DAVANIN DAYANAKLARININ GÖSTERİLMESİ

( Davacı Erkeğin Asıl Dava ve Kadının Birleşen Davasında Kadın Aleyhine Kusur Kabul Edilen Güven Sarsıcı Davranış Sayılan Eylemlere Dayanmadığı – Mahkemece Usulüne Uygun Şekilde İleri Sürülmeyen ve Dayanılmayan Vakıaların Davalı Kadına Kusur Olarak Yüklenemeyeceği – Boşanma )

EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI

( Eşine Şiddet Uygulayarak Hakaret ve Tehditte Bulunan Güven Sarsıcı Davranışlarda Bulunan ve Onu Kovan Erkeğin Eşine Hakaret ve Tehditte Bulunan Başkaları Yanında Eşine Erkekliği Bulunmadığını Söyleyen Kadına Oranla Evlilik Birliğinin Sarsılmasına Neden Olan Olaylarda Ağır Kusurlu Olduğu )

MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI

( Evlilik Birliğinin Sarsılmasında Erkeğin Kadına Oranla Ağır Kusurlu Olduğu Tespit Edildiği Nazara Alınarak Kadın Lehine Maddi ve Manevi Tazminata Hükmedilmesi Gerekirken Bu Taleplerin Reddine Karar Verilmiş Olmasının Doğru Olmadığı )

4721/m.174,184

6100/m.119

ÖZET : Dava, boşanma istemine ilişkindir. Davacı erkek, asıl dava ve kadının birleşen davasında kadın aleyhine kusur kabul edilen güven sarsıcı davranış sayılan eylemlere dayanmamıştır. Mahkemece, usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve dayanılmayan vakıalar davalı kadına kusur olarak yüklenemez. Kaldı ki davalı kadın birleşen boşanma davasında erkeğin kendisine şiddet uyguladığı vakıasını ve buna dair delillerini de sunmuş olduğu halde mahkemece tarafların boşanmasında bu delili de esas kabul etmemiştir. Toplanan delillerden, eşine şiddet uygulayarak hakaret ve tehditte bulunan, güven sarsıcı davranışlarda bulunan ve onu kovan erkeğin, eşine hakaret ve tehditte bulunan, başkaları yanında eşine erkekliği bulunmadığını söyleyen kadına oranla evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan; tarafların eşit oranda kusurlu bulunarak davanın kabulü doğru değil ise de; olayımızda az kusurlu eşin boşanmaya itirazı hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu, Türk Medeni Kanunun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğu dikkate alındığında boşanma kararı sonuç olarak doğrudur. Öte yandan; evlilik birliğinin sarsılmasında davacı-davalı erkeğin davalı-davacı kadına oranla ağır kusurlu olduğu tespit edildiği nazara alınarak kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, bu taleplerin reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından, erkeğin boşanma davası, kusur belirlemesi ve tazminatlar yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 7.6.2016 günü temyiz eden davalı-davacı … ile vekilleri gelmedi. Karşı taraf davacı-davalı … vekili geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR :

1-)Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 119/1-e maddesi uyarınca davacı dava dilekçesinde davanın dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında ve açık özetleriyle birlikte, davalı’ da aynı Kanunun 129/1-d maddesi gereğince savunmasının dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında ve açık özetleriyle birlikte cevap dilekçesinde göstermek zorundadırlar. Bunlar, dava ve cevap dilekçelerindeki talep sonucunun dayanağı olan ve bu talep sonucunu haklı göstermeye yarayan vakıalardır. Ön inceleme aşaması içinde dava ve cevap dilekçeleriyle usulüne uygun biçimde bildirilen vakıaların doğru olduğu yargılama sırasında ispat edilirse, tarafların talep sonuçları da bu duruma göre kabul veya reddedilecektir. Kanunda öngörülmüş istisnalar dışında, hakim, iki tarafın birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz ( HMK m. 25/1 ). O halde, mahkemece ancak tarafların dilekçelerinde dayandıkları vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmektedir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 184. maddesinde “Boşanmada yargılama usulü” ayrıca düzenlenmiş; anılan maddenin ilk fıkrasında ‘”Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir” hükmüne yer verilerek, maddede sayılan istisnalar dışında, boşanma davalarının genel yargılama usulüne tabi olduğu belirtilmiştir. Boşanmada genel yargılama usulünün uygulanmasından ayrık olan kurallar ve uygulanması gereken özel usuller, Türk Medeni Kanununun 184. maddesinde sınırlı olarak belirtilmiş olmasına karşın; bu sınırlamalar ve istisnalar içinde, tarafların dayanmadığı vakıaların değerlendirmede esas alınacağına dair özel bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Davacı-davalı erkek, asıl dava ve kadının birleşen davasında kadın aleyhine kusur kabul edilen güven sarsıcı davranış sayılan eylemlere dayanmamıştır. Mahkemece, usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve dayanılmayan vakıalar davalı-davacı kadına kusur olarak yüklenemez. Kaldı ki davalı-davacı kadın birleşen boşanma davasında erkeğin kendisine şiddet uyguladığı vakıasını ve buna dair delillerini de sunmuş olduğu halde mahkemece tarafların boşanmasında bu delili de esas kabul etmemiştir. Toplanan delillerden, eşine şiddet uygulayarak hakaret ve tehditte bulunan, güven sarsıcı davranışlarda bulunan ve onu kovan erkeğin, eşine hakaret ve tehditte bulunan, başkaları yanında eşine erkekliği bulunmadığını söyleyen kadına oranla evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan; tarafların eşit oranda kusurlu bulunarak davanın kabulü doğru değil ise de; olayımızda az kusurlu eşin boşanmaya itirazı hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu, Türk Medeni Kanunun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğu dikkate alındığında boşanma kararı sonuç olarak doğrudur. Bu durumda; hükmün kusura dair gerekçesinin açıklanan şekilde değiştirilerek ve düzeltilerek onanmasına ( HUMK m. 438 /son ) kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının da reddiyle hükmün kusura dair gerekçesi değiştirilip düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.

2-)Yukarıdaki bentte açıklandığı üzere evlilik birliğinin sarsılmasında davacı-davalı erkeğin davalı-davacı kadına oranla ağır kusurlu olduğu tespit edildiği nazara alınarak kadın lehine maddi ve manevi ( TMK m. 174/1-2 ) tazminata hükmedilmesi gerekirken, bu taleplerin reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.06.2016 günü oy birliğiyle karar verildi.

Call Now Button0533 483 9313